Hafta içinde maruz kaldığımız kimyasallar neler acaba diye sorunca şöyle bir liste çıkıyor karşıma:
Diş macunu: Bu konuya daha çözüm bulamadım, karbonata da hala geçemedim çünkü çok tuzlu, böğk. Doğada çözünür, organik diş macunu almıştım önceki aylarda ama bitti, zaten çok pahalıydı, bir daha da gidip alma fırsatım olmadı. Şimdi marketten alınmış çılgın malzemeli diş macununu kullanıyoruz ama bu durumdan memnun değilim.
Bulaşık deterjanı: Sirke ve arap sabunu işe yaramadı, cam yüzeylerde buğulu bir tabaka bıraktı bu sebeple acilen bulaşık yıkanması gereken bir gün markete uğrayıverdik ve tablet deterjan aldık. Yalan söyleyemeyeceğim, o kadar kirli görüntüden sonra parlak camlara rastlamak güzel bir duyguydu ama yediklerimizle temasa geçen onca tabak, bardak, çatal bıçağın kimyasallarla yıkanıyor olması beni hiç memnun etmiyor. Üstelik her tabletin minik poşetlerde olması (=gereksiz çöp) ayrı bir gıcıklık konusu. Tablet ya da toz doğada çözünür deterjanlar var ama bunlar genelde yurtdışından geliyor ve çok pahalı, başka çözümler arıyorum. Geçen gün bir mağazanın haberi vardı, Fatih’te açılmış sanırım, doğal deterjamlar vs. satılıyormuş ama linki kaybettim, ayrıca fiyatlarından da haberim yok. Belki burası bir çözüm olabilir.
Çamaşır deterjanı: Yurtdışındaki dönemleri saymazsak uzun zamandır poşetinde %100 bitkisel yağlardan yapıldığı yazan bebek deterjanı kullanıyoruz ve gayet de memnunuz. Hoş siyahları 30 derecede yıkayamıyoruz bu sebepten dolayı çünkü deterjan soğuk suda çok erimiyor ve siyahlarda leke yapıyor ama açık renklerde bir sıkıntı olmuyor, kokusu da güzel. Fakat poşetin üstündeki içindekiler kısmında istediğim gibi bir açıklama olmadığı için bu deterjanın içerdiklerinden emin olamıyorum. Doğal alternatifim kül suyu sanırım ama bununla uğraşamayacak kadar meşgulüm ne yazık ki.
Traş köpüğü: Kocamı sakallı olarak sevmek için bir sebep daha! İşe girdiğinden beri traşlar da sıklaştı tabi ve traş köpüğü aldık. İçinde ne var bakmadım ama eminim saçma sapan bir sürü şey vardır. Bildiğimiz sabun maalesef traş köpüğü yerine geçmedi, bu açıdan da çözümsüz kaldık. Doğal tarifler aldım ama zaman bulamadım yapmak için, bakalım…
Doğada %99 çözünen çeşitli temizlik malzemeleri: Karbonat, sirke vs. gibi malzemeleri desteklesin diye eve taşınırken bunlardan da aldık ama o kadar az kullanıyoruz ki bunları öyle duruyor hepsi dolapta. Gene de bunların işleri kolaylaştırdığını yadsıyamayacağım.
Yüz ve el kremi: Zurnanın zırt dediği yer burası benim için. Bu konuda da tarifler buldum ama gene uğraşmadım. Fair trade yapan ve hayvanlar üzerinde deney yapmayan mağazalardan alışveriş yapıp aldığım 2 tane kremim var. Şimdilik memnunum. Eskiden sırf süs olsun diye krem alırdım, sürmezsem aklıma bile gelmezdi ama yaş ilerledikçe yüzüme krem takviyesi gerekmeye başladı (göz kremi ise kullanmıyorum, bit kadar kremlere tonlarca para veremem). Ellerim ise kışın kötü oluyor, kremsiz duramıyorum. Bakalım zurna daha ne kadar çalacak?
Makyaj malzemesi: Bundan 3-4 sene önceye kadar türlü türlü makyaj malzemesi alırdım, kullanmasam bile o renk cümbüşü beni mest ederdi. Ama aldıklarım neyse ki sadece far ve rujla kısıtlı kalırdı. Fondöten düğünüm dışında hiç kullanmadım, kullanmayı da düşünmüyorum. Pudra da öyle. İkisi de ciltte tabaka gibi kalıyor, isterseniz en kalitelisini kullanın. Ama göz kalemi, far, ruj… işte onlara hayır diyemiyordum. Haydi fardan da vazgeçebilirim ama kalem ya da eyeliner çekmeden ve maskara sürmeden çıkınca eksik hissediyorum hala. Ruj ise çok seviyorum ama unuyorum, ya da bir kere sürsem de gün içinde yenilemek aklıma gelmiyor. Allık ise yeni keşfim, bunca sene soluk dururmuşum da haberim yokmuş, o allık ile bir anda değişebiliyorsunuz. Kısacası bunlar hala hayatımda. Evet o kadar az kullanıyorum ki hepsini, ekonomik olarak bana çok bir etkisi olmuyor ama madem öyle gidip doğallarından almak sanki en doğrusu. Bir kere al, parasını ver ama doğalından al…bu konuyla ilgilenip nerede satılıyor vs. araştırmam lazım. Ha tabi köyde, kırda olsam makyajın yüzüne bile bakmayacağım, gelsin geziler, doğal hayat, gitsin gereksiz malzemeler.
Güneş kremi: Beyaz olun ya da olmayın güneşin etkileri malum, kansere kadar yolu var fazla güneş ışınının. Erken buruşmak da cabası. Güneş kremi neyse ki hep kullandığım bir şey değil ama yazın gerektiğinde gayet en kimyasalından gidip alıyoruz. Yüz için kullandığım kremler koruma faktörlü olduğu için doğaya olan zararımı 1 eksiltiyorum gibi geliyor ama vücut kremi alınca denge bozuluyor tabi. Yazın ziyaretime gelen Amerikalı arkadaşım doğada çözünür krem kullanıyordu ama bunu kimbilir nereden almıştı. Bize de gelse dünyanın bir ucundan gelir. Acaba ne yapılabilir bu konuda, al sana araştıracak bir konu daha.
Kullanmadığımız kimyasallara gelince…sanırım evde sirke, karbonat, arap sabunu ile gül gibi geçinip gidiyoruz. Şimdiye kadar en ufak bir sorun olmadı. Eve kesinlikle banyo deterjanı, mutfak deterjanı, yok efendim yüzey temizleyici, cam temizleyici, ahşap/parke temizleyici vs. vs. vs. almıyoruz. Çamaşır suyunun ise yüzüne bakmıyoruz. Nefret! Şampuan, saç kremi, türlü çeşitli kozmetik ürünler de evimize artık girmiyor. Ellerimizi, saçlarımızı, tenimizi zeytinyağı sabunları, bittimlerle, lavantalı, günlük ağaçlı sabunlarla yıkıyoruz. Ev yapımı deodorantımızı seviyoruz, bir senedir dışarıdan deodorant almıyoruz ve artık o çılgın ve pahalı parfümlerden de kullanmıyoruz (parfüm konusu zaten başlı başına dert, o pahalı, güzel kokulu parfümlerin paketlerinde, şişelerinde içerik yazmak zorunda değil, insanlar da güzel kokmak adına türlü kimyasalı tenlerine sürüyorlar).
Bakalım listeden neleri eksiltebileceğiz bundan sonra.